Skip to content

Latest commit

 

History

History
74 lines (59 loc) · 4.25 KB

ibrahim-yeniden.md

File metadata and controls

74 lines (59 loc) · 4.25 KB

İbrahim Yeniden

İbrahim'in oğlunu kurban etmek üzere yola çıkıp, koyun kurban ederek dönmesi biat değil aydınlanma mitidir.

Hemen herkes tarafından tanrıya mutlak adanmışlık olarak okunan bu hikayenin alternatif yorumlamaları olmuş mudur, ya da ne kadar olmuştur bilmiyorum. Ben bu hikayeyi bir akıl yürütme silsilesi ile yeni anlamı ile okumak istiyorum.

Yerleşik hayata geçmeden önce bir grup insan bir depreme denk gelse idi, ve bu deprem bir felaket ile sonuçlansa idi bile, bu deneyim nesiller boyu yankılanacak bir öykü olabilir miydi, sanmıyorum. Oysa bir tarım toplumu, bir insan ömrünü aşan bu tür doğa olaylarını kültürüne kodlayıp nesillere aktarabilir.

İnsan ömrünü aşan, doğanın 100 yıllık, 500 yıllık geniş döngüleri bir kişinin deneyim alanını da aşacağından, bunu anlamlandırmak güç olur. Toplumlar ise bu olayları mitlerle, hikayelerle karşılayabilir. Bu anlatılar kültürün bir parçası olur. İnsan ömrünü aşan bir olay insan için daha tanrısaldır. Mitler de tanrıları anlamamız için basite indirgenmiş hikayelerdir.

Bir gün, bir mevsim, bir yıl gibi doğanın kısa döngülerinin kendilerine adapte oluruz ve kendimizi onlara karşı koruruz. Ama bir doğa felaketi karşısında çaresiz kalırız, öngörülemez olduğunu düşünür, ondan korkarız.

İnsan bu öngöremediği felaketlere karşı önlem alamaz ve kayıplar verir. Bu kayıplar hikayelerde yankılanır. İnsan öngörülemeyeni öngörmek ister, "tanrı" ile anlaşır ve zaten vereceği kayıpları bir düzene sokmak ister, ve kurbanlarını rastgele değil, seçerek vermeye karar verir.

Kimse bu irrasyonel rasyonelliğe ilk etapta inanmaz, hatta epey saçma bulabilir. Ancak insan tam da böyle bir canlıdır. İrrasyoneldir, ama rasyonel olduğuna inanır. Kendi görüş alanı dahilinde rasyoneldir, ama görüş alanı dışındaki irrasyonelliğini ona ancak tarih gösterir.

Düşünün ki bir toplumun içine doğdunuz. Bir anne ve babanın ikinci çocuğu olarak. Büyüğünüz olan kardeşiniz, toplumunuzdaki tüm evlerde olduğu gibi tanrıya kurban verilmişti. İçinizden bunun yanlış olduğunu ne kadar bilseniz de, bunu ne kadar değiştirmek isteseniz de, bunun ne kadar zor olduğunu görebiliyor musunuz?

"Ben kurban etmiyorum" diyen kaç kişi toplum tarafından dışlandı belki taşlandı. Neden olduğunu bilmediğiniz bir felaket, örneğin bir deprem, yine olursa, ve kayıplar olduğunda, herkes sizin çocuğunuzu kurban etmemenizi suçlayacak, biliyorsunuz. Bu lanet döngüyü nasıl kırardınız? Karşınızda ilk çocuğunu kurban etmiş yüzlerce anne baba var. "Bir sen mi akıllısın?" diye bakmazlar mı?

Birey olarak yaşayabileceğiniz bir devirden bahsetmiyoruz. Teksen, hiçsin. Çoksan, varsın.

İbrahim ne yapıyor? Tanrıyla yeni bir anlaşma yapıyor, arkasına bir kitle alıyor, ve insanları çocuklarını kurban etmekten kurtarıyor. İbrahim, bir lider, bir politikacı, artık ne derseniz o, o bir peygamber. Ve takipçilerine ne sözü veriyor, "beni takip ederseniz çocuklarınızı kurban etmek zorunda kalmazsınız. Bizim tanrımız öyle bir tanrı değil."

Bunu herkes diyebilir ama herkes insanları bu fikre ikna edemez. İbrahim, çocuğunu alıyor, dağa çıkıyor, yanındaki hizmetçilere siz burada bekleyin diyor, sonra döndüğünde tanrının onunla konuştuğunu ve artık kurban için koyun kesmenin yeterli olacağını söylüyor.

Bu, artık insanın doğa ile mücadelesinde ilerlediğinin kilometretaşıdır. İnsan artık doğaya ben sana kurban vermeyeceğim der. Tanrısı da doğadan ibaret değil, artık daha aklidir, manevidir. Artık insan doğa savaşından kendini mezun etmiştir. Sağduyusu ve maneviyatı, maddiyatın önündedir.

Bir tanrımız varsa, bu tanrı bize çocuğumuzu kurban et diyor olamaz. Eskiden bedenen kurbanlar meşruydu, bugün de ruhen kurbanlar meşru. Bizim tanrımız bize daha önce söylemedi mi, benim için çocuğunu kurban etme diye? O halde aynı tanrı bugün de aynı şeyi söyleyecektir. Hiçbir inanç, din, topluluk bir babayı/anneyi evladını reddetmeye davet edemez. Ediyorsa o tanrı, bizim tanrımız değildir. Hiçbir şey kendi çocuğunuzdan daha değerli olamaz, tanrı bile.

İbrahim bana bunu söylüyor.